16 Ekim, 2015

ExpoNatura-2015, Doğal, Organik ve Sağlıklı Ürünler Fuarının Düşündürdükleri




Bu sene 3.kez ExpoNatura’ya katılıyorum. Fuarın ikinci gününde, haftaiçi olmasına rağmen katılım oldukça iyiydi. Gözlerim bazı firmaları ararken, bazılarını da yeniden görmenin mutluluğunu yaşadım. Genel olarak takıldığım bazı noktaları sizinle paylaşmak istiyorum:

Organik ürünler fuarına katılan ziyaretçiler bile hala organik ne demek? Doğal ne demek? bilmiyorlar. Çoğu kimse tattığı yiyeceğin ne içerdiğini paketini çevirip okumuyor bile. Bu nedenle katılımcılar çekinmeden glikoz şuruplu karışımlarını göğüslerini gererek sunuyorlar, tüketiciler de sağlıklı diye bu ürünlerden üçer beşer satın alıyorlar. Ağır metaller ve her türlü zararlı maddeyi içeren saç boyaları vitrinleri süslüyor. Bu sene fuarı tarhana ve kahveciler sarmış gibi. Tarhana gerçekten sahip çıkılması gereken, çok yararlı bir fermente ürün ama maalesef ki ürünün yararlı olması nedeniyle içindeki domatesin nasıl yetiştirildiği ile ilgilenen yok. Ya da yoğurdun nereden geldiğini sorsanız tatmin edici cevap alamazsınız. 

Firmalar beni her sene bilgisiz tanıtım elemanlarını stantlarına dikerek şaşırtıyorlar. Burası semt pazarı değil ki. İnsanlar sizin ürünlerinizi ve firmanızı tanımak için geliyorlar. Mesela, bir kahve üreticisi, “kahve kreması nedir?’ sorusuna “kahve kreması işte” deyip soruyu geçiştirebiliyor. Organik ile alakası olmayan bir başka kahve üreticisi, kahvesi menengiç ya da sakızı gibi yararlı maddeler içeriyor diyor kocaman “%100 organik kahve” diyor. Bir ürünün organik olabilmesi için sertifikalı olması gerekir. Bu fuara katılan üretici bile bundan bir haber ya da daha çok organik rüzgarından yararlanmak istiyor. Yabancı bir çikolata firması Ayçiçek lesitini içeren ürünlerini “bu soya lesitini değil ki” zararsız diye satabiliyor. Halbuki bu sertifikalı organik bir çikolata olsaydı, raf ömrü 1/3’ü kadar olacaktı ve lesitin içeremeyecekti.

Firmalar zararlı hammaddeler kullanarak sağlığımızı hiçe sayıyorlar. Ancak biz bilinçli olur, aman ne olacak demezsek, çocuğumuzun eline tutuşturduğumuz gofretin içindekileri okursak, bir zahmet interneti sadece yaşadığımız güzel anların gösterişini yapmak için değil, araştırmak için de kullanırsak belki daha sağlıklı nesiller yetiştirebiliriz. Glikoz şuruplu ürünleri ihraç edemediğimiz ülkeler, bize glikoz şurubu satamaz.

Fuarda tanıdığım birkaç firmayı sizinle paylaşmak istiyorum:

More than Soap: Sertifikalı değil ama doğal sabunlar ve kozmetikler üretiyor. Aldığım onlarca ürünlerinin hepsinin etiketini okudum ve bildiğim zararlı bir maddeye rastlamadım. Sabunlarının kokuları beni mestediyor. Favorim katı parfüm, bebek şampuanı, saç kremi, bu sene ilk kez aldığım limonlu katı kremi ve portakal/greyfurtlu doğal lif içeren sabunu… Elimdeki koku müthiş… Bu sene de her zaman ki yerlerindeler, hemen girişteler…

Mesirland: geçen hafta tatil dönüşü Manisa’dan geçerken mesir macunu almak istemiş, elime aldığım her ürünün glikoz şurubuyla yapılmış olduğunu görünce çok üzülmüştüm. 500 yıllık tarihi olan şifalı macun asıl bileşeni balı içermiyor bile… Neden bal ile yapanı yok? Neden sadece çayını yapan yok? Derken Mesirland’i gördüm. Zararlı madde içermeyen karışımları ve çayları var. Vaktiniz varsa ziyaret edin derim. 

Egenin: Organik bitki çayları, zeytinyağı, peynirleri var. Zeytinyağı çok lezzetliydi. Geçen sene adaçayını da almıştım. Bu markanın sadece organik olmasına güveniyorum. 

Eğriçayır: Sertifikalı organik bal ürünleri satıyorlar. Propolisli göz kremlerinin kokusu müthiş. Bir de organik diş macunlarına bayılıyorum.

Bitki Sandığı: Maalesef bu sene fuarda göremedim. Halbuki karakafes otu kremini ve gülsuyunu alacaktım.

Geleneksel Pazar: Maalesef onlar da bu sene yoktular.

İyi üreticileri desteklememiz gerektiğini düşünüyorum. Onları destekleyelim ki, üretmeye devam etsinler…

Hiç yorum yok :

Söyleyecek sözünüz mü var?